5,0 (0)

Favorilere Eklendi

Favorilerime Git

Osprey Askeri Tarih Dizisi

 
Model 7 Kitap / Tarih


<div style="position: absolute; color: #f82e00; font-size: 15px; font-weight: bold; top: -100px; left: 0px;">Bu ürünün teslim süresi 4 gündür!</div> <p><strong>Antik Yunan Savaşçıları</strong></p> <p>Antik Yunan uygarlığı bir dizi bağımsız kent devletinden oluşuyordu. Atina ve Sparta gibi bazı kentler M.Ö. 5. yüzyıl civarında o çağın "bilinen dünya"sının en büyük güçleri haline geldiler. Antikçağ askerî tarih uzmanı Nicholas Sekunda tarafından hazırlanan bu kitap, Yunanların Pers İmparatorluğu'na karşı kazandıkları zaferlerden M.Ö. 4. yüzyılın sonunda Büyük İskender'in ölümüne kadar uzanan Klasik Çağ boyunca, antik Yunan savaşçılarını ve savaş yöntemlerini ele alıyor. Marathon, Thermophylai ve Salamis gibi ünlü muharebelerin yanı sıra, farklı kent devletlerinin ordu örgütlenmeleri ve savaşçı sınıfları da inceleniyor. Angus McBride'ın renkli illüstrasyonları da antik Yunan savaşçılarının techizatları hakkında zengin bir kaynak oluşturuyor.<br /> (Tanıtım Bülteninden)</p> <p><strong></strong>&nbsp;</p> <p><strong>Attila ve Göçer Kavimler</strong></p> <p>Askeri kuvvetlerin, araçların, şahsiyetlerin ve taktiklerin tarihi.<br /> Renkli tablolar - Benzersiz ayrıntılar - Renkli savaş sahneleri - Fotoğraflar<br /> Orta Asya'dan çıkıp cihana hükmeden fatihler arasında iki isim öne çıkar: Attila ve Cengiz Han. İkisi de, sel gibi yayılarak uçsuz bucaksız toprakları kaplayan fetihleriyle tanınır. Ancak Cengiz Han Asya'nın büyük kısmında geçerli kıldığı yasalar ve Moğol egemenliği altında gelişen ticaretle de anılırken, Avrupalılar tarafından "Tanrı'nın kırbacı" diye bilinen Attila, daha çok Roma İmparatorluğu'na indirdiği yıkıcı darbelerle ün salmıştır. <br /> Türk ve Macar dünyalarında bir kahraman, Batı'da ise bir "umacı" olarak nam salan Attila'nın kısa ömürlü imparatorluğu aslında nasıl bir devletti? Ondan sonra Hunlara ne oldu? Attila'dan Cengiz Han'a uzanan süreçte Orta Asya göçerleri dünya tarihinde nasıl bir rol üstlenmişlerdi? David Nicolle Attila'nın ve Hunların tarihini anlatırken, bu soruların da cevabını arıyor. <br /> (Tanıtım Bülteninden)</p> <p><strong></strong>&nbsp;</p> <p><strong>Balkan Harpleri'nde Ordular 1912-13</strong></p> <p>Birinci Dünya Savaşı'nın muazzam boğazlaşması tarafından gölgede bırakılmış olsalar da, 1912-13 tarihli iki Balkan Harbi, dünyayı değiştirecek Harb-i Umumi'yi ateşleyen esas kıvılcımı çakmıştı. Bu eserde ardarda gerçekleşen Balkan Harpleri'nin sebepleri, seyirleri ve neticeleri özetleniyor ve muharip ordular -1912'de Osmanlı İmparatorluğu ile hasmı Balkan İttifakı (Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ); 1913'te ise Bulgaristan karşısında eski müttefikleri, Osmanlı İmparatorluğu ve harbe yeni dahil olan Romanya - tasvir ediliyor. Çok çeşitli üniformalar ile ilginç yerel kıyafetleri resmeden renkli levhalar ve az bulunur fotoğraflar, 19. yüzyıldan 20. yüzyıla geçiş niteliğini taşıyan bu çarpıcı tarihsel döneme askerî kıyafet ve teçhizat açısından ışık tutuyor.<br /> (Tanıtım Bülteninden)</p> <p><strong></strong>&nbsp;</p> <p><strong>Bizans Piyadesi</strong></p> <p>Tarihin en büyük savaşlarının ayrıntılı dökümleri, çarpışan kuvvetlerin komuta stratejileri, muharebe taktikleri, askerî harekâtların düğüm noktaları.<br /> Savaşçıların günlük yaşamları, talimleri, taktikleri, silahları ve muharebe deneyimleri.<br /> Renkli tablolar - Benzersiz ayrıntılar - Fotoğraflar - Renkli savaş sahneleri<br /> Bizans ordusu gizlilik, hızlı manevra ve üstün kuvveti vurgulayan bir inanç sistemi üzerine kurulmuştu. Bizans piyadesi hayatta kalma, kılıç, mızrak ve okçuluk teknikleri ile "kaplumbağa" (foulkon) formasyonunda savaşmak konusunda eğitimliydi. Bizans ordusunun eğitim ve teknikleri üzerine uzman olan Timothy Dawson, sıradan bir piyadenin orduya alınmasından günde iki kez yaptığı talimlere ve düşmanla karşılaşmasına kadar tüm deneyimlerini ayrıntılarıyla anlatıyor. Renkli çizimler Bizans savaşçılarının kostüm ve silahlarını aslına uygun bir şekilde canlandırırken, günlük hayatlarına da gerçekçi bir bakış atmamızı sağlıyor.<br /> (Tanıtım Bülteninden)</p><p>&nbsp;</p> <p><strong>Osmanlı Piyadesi 1914 – 18</strong></p> <p>Tarihin en büyük savaşlarının ayrıntılı dökümleri, çarpışan kuvvetlerin komuta stratejileri, muharebe taktikleri, askerî harekâtların düğüm noktaları.<br /> Savaşçıların günlük yaşamları, talimleri, taktikleri, silahları ve muharebe deneyimleri.<br /> Osmanlı İmparatorluğu, felaketle sonuçlanan Balkan Harbi'nin ardından, orduda geniş çaplı bir reform başlattı. Birçok askerî tarih çalışmasında, Osmanlı ordusunun muharip gücünün yetersizliğinden söz edilmekle birlikte, asıl sorun askerlerin vasıflarından çok, liderlik ve lojistik alanındaki eksiklerden kaynaklanıyordu. Mehmetçik, dayanıklı, iyi eğitimli ve cesurdu. Savaşma azmi yüksekti. İyi bir komuta altında neler yapabileceğini Çanakkale ve Kutülamare başta olmak üzere, birçok cephede göstermişti. Bu cephelerde hem İtilaf ordularının nizami, hem de örneğin Arap Ayaklanması'nın gayrinizami kuvvetleri karşısında geliştirilen muharebe taktiklerine uyum sağlamayı bilmiş, cephe hattında mutlaka dikkate alınması gereken bir muharip güç olduğunu defalarca kanıtlamıştı. <br /> I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı piyadesini günlük yaşamından teçhizatına, talim sisteminden ordudaki reformlara kadar çeşitli yönleriyle ele alan bu eser, döneme ait fotoğraflar, kıyafet ve teçhizatı yansıtan illüstrasyonlar, savaş sahneleriyle zengin bir görsel malzeme de sunuyor.<br /> (Tanıtım Bülteninden)</p> <p>&nbsp;</p> <p><strong>Spartacus ve Köle Savaşı</strong></p> <p>Tarihin en büyük savaşlarının ayrıntılı dökümleri, çarpışan kuvvetlerin komuta stratejileri, muharebe taktikleri, askerî harekâtların düğüm noktaları.<br /> <br /> Roma'ya karşı ayaklanan bir köle: Trakyalı Spartacus. Karşısında servetini iktidar için kullanan hırslı bir komutan: Marcus Licinius Crassus. Gladyatörlerin isyanı, kullanılan silahlar, karşılıklı taktikler, Crassus'un kazdırdığı hendek, Silarus Nehri yakınındaki son savaş...<br /> Roma M.Ö. 73 tarihinde köleci bir toplumun başına gelebilecek en büyük kâbusla karşı karşıya kaldı: Köle ayaklanması. Gladyatör dövüşlerinin önemli merkezlerinden biri olan Capua'da, Trakyalı Spartacus önderliğinde ayaklanan gladyatörler, üzerlerine gelen Roma kuvvetlerini peşpeşe yenilgiye uğrattılar. Kaçan diğer kölelerin de katılmasıyla giderek büyüyen ve mevcudu 70.000'e yaklaşan bu ordu, Spartacus'ün komutasında zengin Roma kentlerine saldırdı, iki konsül ordusunu bozguna uğrattı.<br /> Roma için büyük bir tehdit oluşturmaya başlayan Spartacus'ü başlangıçta ciddiye almayan Senato, daha sonra bu hatasını anladı ve servetini kullanarak iktidar peşinde koşan hırslı Marcus Licinius Crassus'u görevlendirdi.<br /> Uzunca bir süre Spartacus'ü takip eden Crassus, "köle ordusu"nun bölünmesinden de yararlanarak son ve büyük bir savaşta -Marx'ın ifadesiyle- "bütün bir antikçağ tarihinin böbürlenebileceği en muazzam kişilik" olan Trakyalıyı mağlup etti.<br /> Spartacus savaş alanında elinde kılıcıyla can verdi. Crassus, esir aldığı 6.000 köleyi ibret olsun diye çarmıha gerdirdi.<br /> Stanley Kubrick'in epik filmi Spartacus'te (1960), Crassus son savaştan hemen önce bir araya topladığı subaylarına harekâtın "Spartacus efsanesini öldürmek" için yapıldığını söylemişti. Oysa gladyatör Spartacus'ün yazgısında, ölümü yenip efsane olmak ve çağları aşıp dünyadaki tüm ezilenlerin umutlarının simgesi haline gelmek vardı.<br /> (Tanıtım Bülteninden)</p> <p><strong></strong>&nbsp;</p> <p><strong>Üçüncü Haçlı Seferi 1191</strong></p> <p>Üçüncü Haçlı Seferi iki unutulmaz kişiliği, İngiltere Kralı Aslan Yürekli Richard ile Sultanü'l İslâm ve'l Müslimîn Selâhaddin Eyyûbî'yi karşı karşıya getirdi. Askerî tarih meraklıları yüzyıllar boyunca, kararlı ve ağır techizatlı Batı ordularıyla karşılarındaki Selâhaddin'in daha hafif, ama hareketli kuvvetleri arasındaki muharebeler hakkında bıkıp usanmadan kafa yordular. İki taraf arasındaki farklı strateji ve taktik anlayışları Üçüncü Haçlı Seferi'nde çok belirgin bir hale gelmişti. Sonuçta, Kral Richard komutasındaki Haçlılar bazı başarılar kazandılarsa da, Sultan Selâhaddin Kudüs'ü korumayı bildi. Bu kitap, tarihte efsanevî bir yer edinen Üçüncü Haçlı Seferi'ni, muharebelerin, komutanların ve taktiklerin analiziyle birlikte anlatıyor.<br /> (Tanıtım Bülteninden) </p>