Günümüzde, yönetim ve kalkınma kavramlarının içeriği ve vurgu noktaları değişmektedir. Devlet, çoğu ülkede, en önemli oyuncu olma niteliğini korumakla birlikte, özel sektörün ve sivil toplum kuruluşlarının, karar almada ve hizmet üretmede önem kazanmaları nedeniyle, yeni bir toplumsal iş bölümü oluşmaktadır. Bu işbölümünde, birlikte iş yapma anlayışı, katılımcılık, saydamlık ve hesap verebilirlik gibi özellikler ön plandadır. Dolayısıyla, klasik yönetim anlayıştan yönetişim yaklaşımına geçilmekte olduğu ve Türkiye’de “bürokratik yönetim geleneğinin” zayıflamakta olduğu söylenebilir.
Kalkınma kavramında ise ekonomik büyüme vurgusundan yaşam kalitesi yaklaşımına geçilmektedir. Doğaldır ki, büyüme hala temel bir hedeftir, fakat bunun işsizlik ve yoksulluk gibi iki temel sorunun, tek başına, çözümleyicisi olamadığını Türkiye’de ve başka ülkelerde görmekteyiz. Dolayısıyla, özellikte yerel kalkınma da hedef, bireyin yaşam kalitesini doğrudan veya dolaylı etkileyebilecek her türlü ögeyi iyileştirmek olmalıdır. Bunun etkin yöntemi ise, yerel potansiyel harekete geçirebilecek ve bütün yerel paydaşları devreye sokabilecek yerel yönetişimdir