Favorilere Eklendi
Favorilerime Git
İZNİK ÇİNİLERİNDE
TROYA KOLEKSİYONU
1998 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınmış olan Troya, dünyadaki en ünlü
antik kentlerden birisidir. Troya’da görülen dokuz katman, kesintisiz olarak
3.000 yıldan fazla bir zamanı göstermekte, Anadolu, Ege ve Balkanların
buluştuğu bu benzersiz coğrafyada yerleşmiş olan uygarlıkları izlememizi
sağlamaktadır. Homeros tarafından MÖ 7/8. yüzyılda yazılmış olan İlyada’da Yunanistan coğrafyasından gelen Akhalılarla, Çanakkale’de
yerleşik Troyalılar arasında cereyan eden ve yaklaşık on yıl süren savaş
anlatılmaktadır.
Yunanistan coğrafyasından gelen Akhalılar yaklaşık 1000
parçalık bir donanma ile gelmişlerdir. Biranlamda antik çağların İstanbul’u olarak kabul edilen Troya’yı savunmaya
Likyalılar, Hititler gibiAnadolu’da o
dönem yaşayan bütün devletler ile kavimler gelmişler ve Anadolu savunmasına
katılmışlardır.Tarihçi Erhan Afyoncu
tarafından yazılmış olan “Truva’nın İntikamı” adlı eserde Fatih Sultan
Mehmet’in Troya ile ilgili düşünceleri, Fatih’in tarihçisi Kritovulos
Tukidides’e atfen şu şekilde ifade edilmiştir:
“ Fatih Sultan
Mehmet, 1462’de Midilli’nin fethi sırasında Çanakkale’de Truva’nın kalıntılarının
bulunduğu yere gelerek şehirden geriye kalanları ve Truva’nın mevkiini
inceleyerek burada Aşil ve diğer kahramanların mezarlarını araştırmıştı.Homeros’un eserinde övgüyle bahsettiği Truva
Savaşı kahramanları hakkında takdirkar hislerini belirtmişti.”
İlk olarak 1871’de Heinrich
Schliemann, tarafından kazılmış olan bu görkemli arkeolojik şehirde kazılar
halen Tübingen Üniversitesi tarafından sürdürülmektedir. Geçmişte Troya’dan
çıkarılan hazinelerezamanında sahip
çıkılamamış ve yurtdışına kaçırılmalarına engel olunamamıştır. Halen Almanya ve
Rusya başta olmak üzere yirmiden fazla ülkede Troya’dan çıkarılmış olan binlerce
eser bulunmaktadır.
Koleksiyonumuzda Troya Savaşı ve
Troya şehrinin hikayesi İznik çinilerinde yaşatılmıştır.Troya ile ilgili olarak
antik dönem vazo ve diğer eşyalardaki betimlemeler orijinaline sadık kalınarak
İznik çinilerine aktarılarak,savaşın
başlangıcından şehrin yıkılışına kadar geçen on senelik sürecin önemli olayları
ve kahramanları anlatılmaktadır.
Koleksiyonda bulunan eserler
Şubat2015 sonuna kadar Rahmi M.Koç
müzesindeaçık bulunan “ Çanakkale
destanının Son Halkası – Troyalı Hektor” sergisinde görülebilir.
İznik
çinileri hamur, astar, sır karışımı
olarak % 85 kuars –kuarsit ihtiva etmesi bakımından seramik literatüründe
teknolojik olarak başarılması
güç bir çalışmadır.
Boyalar
doğadan elde edilen oksitlerden yapılmıştır.Son derece temiz beyaz astarları, sert
sırları, sıraltı tekniğindeki
bezemeleri ile başarılması
çok güç bir seramik tekniği
söz konusudur.
Kullanılan
renkler yarı değerli
taşların renklerinden etkilenilerek hazırlanmıştır. Mercanın kırmızısı, malakit veya firuzenin yeşili, lapis lazulinin koyu mavisi gibi renkleri bu
kapsamda sayabiliriz.
Sırların
hafif matlığı
gözleri yormayan ışığı çok yansıtmayan özelliğe
sahiptir. Çini de kullanılan kuars elektromanyetik dalgaları emme özelliğine sahip olduğundan
insanlar üzerinde olumlu etki yapmakta; negatif enerjiyi yok etmektedir.
ÇİNİ
İnsanoğlu
yaradılışın üç unsuru olan ateş ,toprak ve suyu kullanarak hayatının daimi
amaçlarından olan güzelliği yakalamak için zamana meydan okuyan sırlarla kaplı
çiniyi yaratıp ölümsüzleştirmiştir. Çiniler tüm dünyaya ışık saçarak
kıvrımlarının sürekli hareketi ile evlerimizi, , camilerimizi, saray, köşk ve
hamamlarımızı süslemeye devam eder.
Farsça
da Çin e ait demek olan, daha sonraları literatüre yerleşen çini sözcüğü
aslında Osmanlı Sarayının 15.YY. Çin porselenlerine olan hayranlığından
kaynaklanmıştır. Çini bir ateş oyunudur, renklere ve kaliteye ateşle hakim
olursunuz. En ufak bir ihmal sonunda fırından kötü netice çıkar. Çiniyi 13.
YY.da Anadolu’ya Selçuklular getirmiştir.
15.YY'da İstanbul'un
alınmasıyla çini sanatı muhteşem örneklerini vermeye başlar. 16.YY'da isediğer tüm sanat alanlarında olduğu gibi,
Mimar Sinan'ın eserlerindeki parlak gelişme, çini sanatının da popüler hale
gelmesinde büyük rol oynar.
Mimar
Sinan yapacağı eserlerin süslenmesinde kullanacağı çinileri Topkapı Sarayı
bünyesinde bulunan Ehl-i Hiref Teşkilatına (Sanatkarlardan oluşan örgüt - Saray
defterlerinde kayıtlı 1000 e yakın sanatçı arasında Çiniciler Bölüğü de
bulunmaktadır) sipariş verir.
Tokapı
Sarayı Nakkaşhanesinde Başnakkaş öncülüğünde hazırlanan dönemin ekollerini
yansıtan desenler çiniye uyarlanmak üzere İznik'e gönderilir. Çini ustalarının
uyguladığı muhteşem eserler İznik'ten katırlarla Karamürsel'e getirildikten
sonra gemilerle İstanbul'a taşınarak, yüzyıllarca baki kalacakları yerlerine
ulaşırdı.
18.YY'da
İznik atölyelerinin tamamen kapanmasıyla yeni bir çini merkezi olarak Kütahya
ortaya çıkar. Bu dönemde Kütahya da bir taraftan İznik in kopyaları, diğer
taraftan da konuları, renkleri ve teknik özellikleri ile geleneksel örneklerden
ayrılan bir grup seramik ortaya çıkar.