5,0 (0)

Favorilere Eklendi

Favorilerime Git

Troya Atı - Troya Çini Tablosu (68x68)

Model Tablo

  Tükendi!  

İZNİK ÇİNİLERİNDE TROYA KOLEKSİYONU

1998 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınmış olan Troya, dünyadaki en ünlü antik kentlerden birisidir. Troya’da görülen dokuz katman, kesintisiz olarak 3.000 yıldan fazla bir zamanı göstermekte, Anadolu, Ege ve Balkanların buluştuğu bu benzersiz coğrafyada yerleşmiş olan uygarlıkları izlememizi sağlamaktadır. Homeros tarafından MÖ 7/8. yüzyılda yazılmış olan İlyada’da Yunanistan coğrafyasından gelen Akhalılarla, Çanakkale’de yerleşik Troyalılar arasında cereyan eden ve yaklaşık on yıl süren savaş anlatılmaktadır.

Yunanistan coğrafyasından gelen Akhalılar yaklaşık 1000 parçalık bir donanma ile gelmişlerdir. Biranlamda antik çağların İstanbul’u olarak kabul edilen Troya’yı savunmaya Likyalılar, Hititler gibiAnadolu’da o dönem yaşayan bütün devletler ile kavimler gelmişler ve Anadolu savunmasına katılmışlardır.Tarihçi Erhan Afyoncu tarafından yazılmış olan “Truva’nın İntikamı” adlı eserde Fatih Sultan Mehmet’in Troya ile ilgili düşünceleri, Fatih’in tarihçisi Kritovulos Tukidides’e atfen şu şekilde ifade edilmiştir: “ Fatih Sultan Mehmet, 1462’de Midilli’nin fethi sırasında Çanakkale’de Truva’nın kalıntılarının bulunduğu yere gelerek şehirden geriye kalanları ve Truva’nın mevkiini inceleyerek burada Aşil ve diğer kahramanların mezarlarını araştırmıştı.Homeros’un eserinde övgüyle bahsettiği Truva Savaşı kahramanları hakkında takdirkar hislerini belirtmişti.”

İlk olarak 1871’de Heinrich Schliemann, tarafından kazılmış olan bu görkemli arkeolojik şehirde kazılar halen Tübingen Üniversitesi tarafından sürdürülmektedir. Geçmişte Troya’dan çıkarılan hazinelerezamanında sahip çıkılamamış ve yurtdışına kaçırılmalarına engel olunamamıştır. Halen Almanya ve Rusya başta olmak üzere yirmiden fazla ülkede Troya’dan çıkarılmış olan binlerce eser bulunmaktadır.

Koleksiyonumuzda Troya Savaşı ve Troya şehrinin hikayesi İznik çinilerinde yaşatılmıştır.Troya ile ilgili olarak antik dönem vazo ve diğer eşyalardaki betimlemeler orijinaline sadık kalınarak İznik çinilerine aktarılarak,savaşın başlangıcından şehrin yıkılışına kadar geçen on senelik sürecin önemli olayları ve kahramanları anlatılmaktadır.

Koleksiyonda bulunan eserler Şubat2015 sonuna kadar Rahmi M.Koç müzesindeaçık bulunan “ Çanakkale destanının Son Halkası – Troyalı Hektor” sergisinde görülebilir.

İznik çinileri hamur, astar, sır karışımı olarak % 85 kuars –kuarsit ihtiva etmesi bakımından seramik literatüründe teknolojik olarak başarılması güç bir çalışmadır. Boyalar doğadan elde edilen oksitlerden yapılmıştır.Son derece temiz beyaz astarları, sert sırları, sıraltı tekniğindeki bezemeleri ile başarılması çok güç bir seramik tekniği söz konusudur.

Kullanılan renkler yarı değerli taşların renklerinden etkilenilerek hazırlanmıştır. Mercanın kırmızısı, malakit veya firuzenin yeşili, lapis lazulinin koyu mavisi gibi renkleri bu kapsamda sayabiliriz.

Sırların hafif matlığı gözleri yormayan ışığı çok yansıtmayan özelliğe sahiptir. Çini de kullanılan kuars elektromanyetik dalgaları emme özelliğine sahip olduğundan insanlar üzerinde olumlu etki yapmakta; negatif enerjiyi yok etmektedir.


ÇİNİ

İnsanoğlu yaradılışın üç unsuru olan ateş ,toprak ve suyu kullanarak hayatının daimi amaçlarından olan güzelliği yakalamak için zamana meydan okuyan sırlarla kaplı çiniyi yaratıp ölümsüzleştirmiştir. Çiniler tüm dünyaya ışık saçarak kıvrımlarının sürekli hareketi ile evlerimizi, , camilerimizi, saray, köşk ve hamamlarımızı süslemeye devam eder.

Farsça da Çin e ait demek olan, daha sonraları literatüre yerleşen çini sözcüğü aslında Osmanlı Sarayının 15.YY. Çin porselenlerine olan hayranlığından kaynaklanmıştır. Çini bir ateş oyunudur, renklere ve kaliteye ateşle hakim olursunuz. En ufak bir ihmal sonunda fırından kötü netice çıkar. Çiniyi 13. YY.da Anadolu’ya Selçuklular getirmiştir.

15.YY'da İstanbul'un alınmasıyla çini sanatı muhteşem örneklerini vermeye başlar. 16.YY'da isediğer tüm sanat alanlarında olduğu gibi, Mimar Sinan'ın eserlerindeki parlak gelişme, çini sanatının da popüler hale gelmesinde büyük rol oynar.

Mimar Sinan yapacağı eserlerin süslenmesinde kullanacağı çinileri Topkapı Sarayı bünyesinde bulunan Ehl-i Hiref Teşkilatına (Sanatkarlardan oluşan örgüt - Saray defterlerinde kayıtlı 1000 e yakın sanatçı arasında Çiniciler Bölüğü de bulunmaktadır) sipariş verir.

Tokapı Sarayı Nakkaşhanesinde Başnakkaş öncülüğünde hazırlanan dönemin ekollerini yansıtan desenler çiniye uyarlanmak üzere İznik'e gönderilir. Çini ustalarının uyguladığı muhteşem eserler İznik'ten katırlarla Karamürsel'e getirildikten sonra gemilerle İstanbul'a taşınarak, yüzyıllarca baki kalacakları yerlerine ulaşırdı.

18.YY'da İznik atölyelerinin tamamen kapanmasıyla yeni bir çini merkezi olarak Kütahya ortaya çıkar. Bu dönemde Kütahya da bir taraftan İznik in kopyaları, diğer taraftan da konuları, renkleri ve teknik özellikleri ile geleneksel örneklerden ayrılan bir grup seramik ortaya çıkar.