SIRLAR ATLASI - page 12

102
GİZEMLİ YERLER
EL DORADO
1
520 yılında acımasız İspanyol kâşif Hernan Cortés, İspanyol
Krallığı’na Montezuma’nın hazinesinden söz etti. Rivayete göre
çok sayıda altın eşya ve mücevherin yanı sıra bütün şehir bu
değerli metalle kaplıydı. Cortés öylesine olağanüstü tanımlarda bulundu
ki,Yeni Dünya’da altının hemen hemen her yerde bulunduğu inanışı
hızla yayıldı. Özellikle kralın üzerine altın tozu serpme töreni, güneş
tanrısı ile birleşmeyi sembolize ediyordu. İşte El Dorado, yani “altın
adam” efsanesi de bu şekilde doğdu.
Çılgınca bir arayış
Kısa sürede sarayları, mabetleri, caddeleri altınla kaplı bu şehri
aramak için sayısız keşif gezisi düzenlendi. Avrupalıların yüzyıllar
süren açgözlülüğü, yüzlerce yerlinin hayatına mal olan katliamlara
neden oldu. Aslında var olmayan bu şehirlerin yerini söylemeleri
için yerlilere işkence edip, onları katlettiler. Ancak aynı zamanda,
Amazonlar’da ve balta girmemiş ormanların içinde pek çok Avrupalı
da hayatını kaybetti. Neredeyse 1529 yılından bu yana sürekli birbirini
takip eden keşif çalışmalarında, son kurbanın 1927 yılında hayatını
kaybettiğini düşünmek durumu anlamaya yeterli olacaktır.
Keşif gezileri genellikle Meksika’dan güneye doğru yapılıyor ve
kabile reisleri, İspanyol konkistadorlardan (işgalci fatih) kurtulmak için
sürekli altınlarla dolu şehirler uyduruyorlardı.
FakatYeni Dünya’nın muazzam zenginliklerinden bahseden sadece
Cortés değildi. 1512 yılında denizci Vasco Núñez de Balboa, güneye
doğru bir keşif yapmak amacıyla Panama’dan ayrıldı. Pasifik
Okyanusu kıyıları boyunca yerli halkların sahip olduğu esrarengiz
altın objeleri bulmak istiyordu.Yine bu keşifte de
mürettebat arasında hiç durmadan altın
efsanesinden söz ediliyordu.
Keşfedilen el dorado
Kısa süre önce Roma’da bir İtalyan
antropolog tarafından bulunan belgeye
göre, El Dorado şehri gerçekten var
olmuş olmalıydı ve ona göre, 16. yüzyılın
sonlarında bu şehri keşfedenler
Cizvitler olmuştu.
Altın Adam
Bu altın adak, El Dorado töreninde vücuduna çiriş ya da reçine sürüp altın tozu serpen kabile
reisini temsil ediyor. Figür daha sonra da kıyıda bekleyen bir salla bir göle ya da nehre
götürülmeyi bekliyor.
Soldaki
16. yüzyıla ait gravürde törenden bir sahne.
İspanyolca “altın kaplı, altından” anlamına gelen kayıp altın şehir El Dorado, Güney
Amerika’da bir kabile reisinin bedenine altın tozu dökerek gölde ritüel yıkanmalarının
yarattığı İspanyol kökenli bir efsanedir.
EFSANEVİ ALTIN ŞEHİR
Efsane; 1530’lu yıllarda konkistador (fatih)
Gonzalo Jiménez de Quesada’nın Muiska
yerlilerinden edindiği bilgilerle başlar. Zaman
içinde Muiskaların altınları madenlerden
çıkarmadıklarını, dağlardan kazandıkları tuz
karşılığında başka kabilelerle yaptıkları ticaret
sayesinde elde ettiklerinin farkına varırlar. Daha
sonra Sebastian de Belalcazar’in adamları,
Muiska ritüelleri ile ilgili hikâyeyi diğer
söylentilerle de karıştırarak ağızdan ağıza
Quito’ya kadar taşıyıp efsaneyi yaratırlar.
El Dorado’nun bir yer olduğu sanılarak, efsane
zamanla gittikçe büyüyerek, içinde altından bir
kralın yaşadığı imparotorluğa kadar ulaşır.
EFSANENİN KÖKENİ
1...,2,3,4,5,6,7,8,9,10,11 13,14,15,16
Powered by FlippingBook